7 Ekim 2008 Salı

ABHaber.com: İKV:AB haksız olarak Türkiye menşeli bazı ürünlere anti-damping uyguluyor

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF. DR. HALǗK KABAALİOĞLU’NUN AÇIKLAMASI

AB’NİN TÜRKİYE MENŞELİ ÜRÜNLERE UYGULADIĞI ANTİ-DAMPİNG VERGİSİ HAKKINDA DUYURU

Bilindiği üzere, ülkemiz ile AB arasındaki ilişkiler 1963 yılından bu yana Ortaklık Anlaşması çerçevesinde süregelmekte, 1996 yılı itibariyle Gümrük Birliği tesis edilmiş bulunmakta ve 2005 yılında da AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış bulunmaktayız. Ancak gümrük birliğine rağmen AB haksız olarak Türkiye menşeli bazı ürünlere karşı anti-damping vergisi uygulamaya devam etmektedir.

Bu uygulamalar 1996 yılında ülkemiz ile AB arasında gerçekleştirilen gümrük birliğinin gerek lafzına ve ruhuna, gerekse Türkiye-AB ortaklık anlaşmalarında dampinge karşı uygulanacak önlemlerin alınmasına ilişkin öngörülen usul ve esaslara aykırıdır. Öncelikle, gümrük birliği, taraflar arasında gümrük vergileri ve eş etkili her türlü tedbirin kaldırıldığı; Ortak Gümrük Tarifesinin uygulandığı; Türkiye’nin AB’nin Ortak Ticaret Politikasına ve malların serbest dolaşımı ile ilgili tüm teknik mevzuatına uyum sağlamayı üstlendiği bir ekonomik entegrasyonu ifade etmektedir. Ayrıca Türkiye, gümrük birliği kararının gereği olarak, AB mevzuatıyla tam uyumlu Rekabetin Korunması Hakkında Kanunu ve diğer ilgili mevzuatı çıkararak ve etkin uygulayarak teşebbüsler arasındaki fiyat anlaşmalarını ve ilgili piyasadaki hakim teşebbüslerin aşırı düşük fiyatlarla ürün satmalarını önlemektedir. Devlet yardımları (sübvansiyonlar) konusunda ise, AB kurallarına aykırı devlet yardımlarını uygulamadan kaldırmış olmakla birlikte, bu yardımların denetlenmesini sağlayacak bir denetleme ve izleme birimi henüz oluşturmamıştır. Bu alanda tam uyumun sağlanabilmesi için esasen 3. Ulusal Programda 2008 yılının son çeyreğinde hayata geçirilmesi öngörülen bu yapılanmanın bir an önce tamamlanması gerekmektedir.

İkinci olarak, Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğini düzenleyen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararında (md. 44) ve Katma Protokolde (md. 47) damping veya diğer rekabete aykırı uygulamalara karşı korunma tedbirlerinin alınması koşulları ve gümrük birliği sürecinde bunların ortadan kaldırılabilmesi için ne tür düzenlemelerin yapılacağı hususunda özel düzenlemelere yer verilmiştir. Dolayısıyla eğer AB’nin halen Türkiye menşeli ürünlerde damping yapıldığı iddiası var ise, buna karşı önlemleri ortaklık anlaşmalarında öngörülen usule göre alması gerekmektedir. Ancak bu hükümlerin tatbikatına ilişkin usullerin belirlenmesi hususu, Hükümetlerimiz tarafından gümrük birliği sonrasında sık sık gündeme getirilmiş, fakat bugüne kadar maalesef somut bir ilerleme sağlanamamıştır. Sonuç olarak bugün gelinen noktada Türk şirketleri Türkiye-AB gümrük birliği ve ortaklık anlaşmalarına rağmen, damping konusunda AB için herhangi bir üçüncü ülke konumundaki ülkelerle aynı kategoride ele alınmakta ve aynı prosedürlere göre yaptırıma tabi tutulmaktadır.

Bu durum, gümrük birliği içinde olan ve tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülkeye karşı kabul edilebilir bir tutum olmaktan uzaktır. Bu itibarla, AB’nin en kısa zamanda Türk menşeli ürünlere karşı anti-damping uygulamalarına son vermesi ve konunun Ortaklık Konseyinde çözüme kavuşturulması Türkiye-AB ilişkilerinin sağlıklı ve hukuki gereklerine uygun olarak yürümesi ve aynı zamanda ülkemizin AB’ye ihracatı bakımından önem arz etmektedir. Aynı şekilde Türkiye’nin de bu alanda müzakere sürecinde üstlendiği eksik kalan yükümlülüklerini bir an önce yerine getirmesi gerekmektedir.

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

ABHaber, 25-09-2008 19.00 (TSİ)

Hiç yorum yok: