28 Nisan 2008 Pazartesi

Gözlük Sanayimiz Dışa Karşı Savunmada

Gözlük sanayimiz son yıllarda başta Çin olmak üzere Uzak Doğu ülkeleri karşısında rekabet etmekte zorlanıyor. Yerli üreticiler ihracat bağlantılarını kaptırdığı gibi iç piyasada da pazar payı kaybediyor. Bazı fabrikalar kapıya kilit vurmak, diğerleri atıl kapasite ile çalışmak zorunda kalıyor.

Kuşkusuz ki sadece gözlükçülüğe özgü değil bu durum. Otomotiv yan sanayinden oyuncağa Çin malları karşısında sıkıntıya giren birçok yerli üretim dalı var. Ancak gözlük sanayimiz gösterdiği savunma çabaları ile ders çıkartılması gereken bir örnek koyuyor ortaya.


Kabaca cam ve çerçeve üretimi olarak iki kola ayrılan gözlük sanayisinde Uzak Doğu sıkıntısı 2000’li yıllarla birlikte başgösterdi. Bir anda artış gösteren ithalat rakamları karşısında yerli üreticiler değişen rekabet koşullarına uyum sağlamaya pek fırsat bulamadı. Ayakta kalmayı başaran üreticiler başka çareler aramaya başladı.

Bu sayede sektörün yıllardır gündemde olan bazı sorunlarının daha güçlü şekilde dile getirilmesi, hatta çözüme kavuşturulması mümkün oldu. Söz konusu sorunların başında standart dışı tabir edilen, temel kalite gerekliliklerini karşılamayan ve insan sağlığına tehdit oluşturan mallar gelmekteydi. Özellikle de pazar yerlerinde satılan “güneş gözlükleri”. Sektörün bu konuda verdiği uğraş sonucunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 24 Temmuz 2002 itibariyle TS EN ISO 12870 “Oftalmik Optik –Gözlük Çerçeveleri Genel Özellikler ve Deney Metotları” standardını zorunlu olarak uygulamaya soktu ve standart dışı malların ithalatının önüne set çekildi.

Yerli üreticiler yurda kaçak yollardan giren ve genelde Çin menşeli olan mallarla mücadelenin önemine de dikkat çektiler. Ancak bavul ticaretini kontrol altına almak söz konusu olmadığından bu konuda sınırlı bir ilerleme sağlanabildi. Buna karşılık kaçak olsun olmasın yerli veya yabancı markaları taklit eden, sınai mülkiyet ve tüketici haklarını çiğneyen malların eskisi gibi sokakları işgal edemez oldu. Zira Çin baskısı karşısında yerli üreticiler kaliteli üretime kaymıştı.


Gözlük sanayimiz bu pozitif önlemlerin yanı sıra negatif tedbirlere de yöneldi. Başta Çin’den olmak üzere ithalatı kısıtlamak için Dış Ticaret Müsteşarlığı’na (DTM) birçok başvuruda bulunuldu. 2001 yılında bir üretici firma tarafından Çin menşeli gözlük camlarına ilişkin olarak yapılan korunma önlemi başvurusu bunların ilki. DTM bu başvuru karşısında acil önlem almakla birlikte yürütülen soruşturmanın sonucunda Çin menşeli ithalatın artışı ile yerli üretim karşı karşıya kaldığı fiyat baskısı arasında bir nedensellik ilişkisi tespit etmedi. Firmanın bir yıl sonra yaptığı başvuru da aynı şekilde sonuçsuz kaldı. DTM gözlük camı ithalatını gözetim altına almakla kaldı.

Buna karşılık Gözlük İmalatçıları Derneği’nin yaptığı başvuru sonucunda Çin menşeli gözlük çerçeveleri ve bunların aksam ve parçaları ile gözlükler ve benzerlerine 2002 yılında üç yıl süreliğe kota getirildi. Ancak sektör bu önlemden beklediği sonucu elde edemedi. Menşe sapması aracılığıyla Çin malları Güney Kore gibi başka ülkeler üzerinden Türkiye’ye girmeye başladı. Üstelik kendi üretimleri için aksam ve parça ithalatı yapan kimi yerli üretici tedarikte sıkıntı çekmeye başladı. Sonunda gözlük imalatçıları DTM’ye tekrar başvurarak kotanın kaldırılmasını talep etmek durumunda kaldı. DTM de soruşturmayı yenileyip bu sefer ülke ayrımı olmaksızın bir gözetime başladı.

Bu deneyimden gerekli dersi çıkaran Gözlük İmalatçıları Derneği 2007 yılında yaptığı yeni korunma önlemi başvurusunu aksam ve parçalar hariç olmak üzere gözlüklere veya benzeri eşyaya ait çerçeveler ile sınırlandırdı. Ayrıca kota değil, çerçeve başına dört Dolarlık bir ek mali yükümlülük talep etti. Açılan yeni soruşturma yerli üreticiler ile ithalatçılar arasında zaman zaman basına yansıyan büyük tartışmalar yaşanmasına neden oldu, konunun farklı boyutlarının gözler önüne serilmesini sağladı. Örneğin gözlük imalatçıları Çin’den birkaç dolara ithal edilen standart dışı malların Türkiye’nin en büyük gözlük müşterisi Sosyal Güvenlik Kurumu’na kat be kat fiyatla satıldığını, ithalatçılar ise yerli üreticilerin müşterilerin arzu ettiği model ve çeşitlilikte mal üretemediğini öne sürdü.

Tartışmalara – en azından şimdilik – son noktayı DTM koymuş durumda. Geçtiğimiz günlerde yayınlanarak yürürlüğe giren İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin 2008/1 sayılı Tebliğ gözlük çerçeveleri ithalatına üç yıl süreyle korunma önlemi uygulanmasını, bu amaçla ithalata birinci yıl 3 USD/adet, ikinci yıl 2,85 USD/adet ve üçüncü yıl 2,7 USD/adet tutarında ek mali yükümlülük getirilmesini öngörüyor.

2008/1 sayılı Tebliğe ekli sonuç raporu incelendiğinde Müsteşarlığın yerli üreticiye anlayışla yaklaştığı göze çarpıyor. Bu da gözlük sanayimizin daha önceki başvurularda bir nebze plansız programsız hareket etmekle beraber kendisini savunmakta başarılı olduğunu gösteriyor.

Savunma gol yememek için önemli elbet. Ancak maçı kazanmak atağa kalkıp gol pozisyonu bulmaya bağlı. Bir başka deyişle gözlük sanayimizin rehavete kapılmaması, bu önlemler sayesinde aldığı nefesi rekabet gücünü arttırmaya harcaması lazım.


Not: Bu yazı ilk olarak 24 Şubat 2008 tarihinde Ege Ekonomisi (http://www.egeekonomisi/) isimli sitede yayınlanmıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gözlük çerçeveleri ithalatında alınan korunma önleminden sonra yerli üreticilerin bu üç yıllık süreyi iyi değerlendirerek kendilerini yeni oluşan rekabet şartlarına uydurabilmek için gereken rekabetçi önlemleri almaları şart. Yoksa 3 yıl sonra yine başladıkları yerde olacaklar.